Jane Eyre (2011)
Son yılların en iyi edebiyat uyarlamalarından biri olan Jane Eyre, yazarı Charlotte Brontë’nin meşhur eserini sinemada hak ettiği noktaya taşıyor.
Charlotte Brontë’nin uyarlanma rekoru kıran eseri Jane Eyre’ın hem ekrana hem de perdeye bu denli yakışmasının çok açık nedenleri var. Hem 1800’lerin İngiltere kırsalının romanın dingin atmosferine uyan ve arka planı etkileyici kılan kaçınılmaz ıssızlığı hem de genç bir kızın kendisinden yaşça hayli büyük, gizemli bir adama olan aşkının yasak tadı, bu meşhur romanın dönem farkı gözetmeksizin hep popüler kalmasına neden oldu. Yapılan sayısız TV ve beyazperde uyarlamaları arasında en çok parlayan örnek de modern sinemanın kalıplaşmış dönem filmlerine yepyeni bir soluk getirdiği 2000’lerde çıktı karşımıza. Aslında bu bir sürpriz sayılmaz. Jane Campion’ın Bright Star’ı, Joe Wright’ın Atonement’ı ve en önemlisi de Andrea Arnold’ın Wuthering Heights’ından sonra dönem filmi türünün zihin açıcı bir hareketlenme yaşadığı bir döneme denk geldi 2000’ler. Artık kameranın, kostümlerinin içine sıkışan oyuncular gibi hareket etmekte zorlandığı filan yok, dönem filmleri bir kuş gibi canlı, renkli ve özgür.
İşte bu akımın en başarılı örneklerinden biri olan Jane Eyre da bu anlamda yönetmeni Cary Fukunaga’ya çok şey borçlu. Uzmanlık alanları içinde görüntü yönetmenliğini de barındırdığını belli eden Fukunaga, Jane Eyre’ı, seyirciyi şiddetli bir yağmurdan sonra doğanın hareketlenişine tanık etmek ister gibi çekmiş. Durağan bir çizgide ilerliyormuş gibi görünürken, çok şık kamera hareketleriyle kalp atışlarımızı hızlandıran film, ezbere bildiğimiz bu hikayeyi sanki ilk kez izliyormuşuz gibi hissetmemize neden oluyor.
Filmde yetim Jane Eyre’ın mürebbiyelik yaptığı evin sahibi Edward Rochester’a olan saf aşkı, gösterişli evin duvarları ardında gizlenen gerçeklerin ortaya çıkmasıyla trajik sonuçlar doğuruyor. Kariyerlerinin altın dönemini yaşayan Mia Wasikowska ve Michael Fassbender, performanslarıyla kendilerinden önce aynı karakterleri canlandıran tüm meslektaşlarının önüne geçiyor. Jane Eyre’ın öyküsüne ne kadar aşina olursanız olun, Fukunaga’nın filmini izlemeniz şart.
Kaynak: cnbce.tv